Page 18 - 8_sf_mod_turkce_sb
P. 18
TEST Parçada Anlam
8 Metin Türleri
1. Konuşma havası içinde, senli benli bir üslupla kaleme alınan gazete ve dergi yazılarına “söyleşi” denir. Söyleşi
yazarı, görüşlerini okura kabul ettirmeye çalışmaz, sadece kişisel düşüncelerini ileri sürer.
Aşağıdakilerin hangisinde bu açıklamayı örnekleyen bir metne yer verilmiştir?
A) Bu söyleyeceğimi belki tuhaf bulursunuz, gene de doğrudur. Roman okumayı sevmeyenler arasından roman yazmak
isteyenler de yetişebilir. Bunlar romanlarında hep kendilerini, yalnız kendilerini anlatırlar yahut düşlerini söylerler. Ama
öylelerini de romancı saymak bilmem doğru mudur?
B) Siz, o kutsal topraklarda yatan aziz şehitlerimiz! Gün geldi, yağmurlar ıslattı, güneş kuruttu. Bazen bir pulluk çıkardı sizi
gün yüzüne. Tarlasını süren bir çiftçinin ayaklarında ezildi kemikleriniz. Yitik bedenlerinizin adı bile yoktu.
C) Christy Brown, sadece on üçü hayatta kalabilen yirmi iki çocuklu bir aileye mensuptu. Doğuştan zihinsel bir felçle dün-
yaya geldi, kullanabildiği tek uzvu sol ayağı oldu. Londra’ya yaptığı birkaç ziyaret ve bir kez yaptığı Amerika seyahati
dışında tüm yaşamını Dublin’de geçirdi.
D) Ahmet Karcı, aslen Yozgatlı bir Türkmen ailenin Mehmet Nuri Efendi ile Ayşe Seher Hanım’ın çocuğu olarak 1923 yılında
İstanbul Göztepe’de doğdu. Çocukluğu ve gençliği son Osmanlı aydınlarının yoğun olarak yaşadığı Erenköy ve Göztepe
semtlerinde geçti.
2. Aşağıdaki metinlerden hangisi “Görüş ve düşüncelerini estetik yönü ağır basan bir söyleyişle okuyucuya
sunar. Onun asla ders vermek, nasihat etmek gibi bir niyeti yoktur. Tek derdi söyleyiş güzelliğidir.” diye ifade
edilen bir yazara ait olabilir?
A) Ara sıra dışarı bakıyorum. Asfalt üzerine konmuş kuşu, otomobil ezer diye korkuyorum. Biri elinde diğeri kucağında iki
çocukla karşıya geçmeye çalışan bir kadın görünce yüreğim ağzıma geliyor. Yol kenarında otobüse el kaldıran mahzun
ihtiyarın nasıl bir hayatı olduğunu düşünüyorum.
B) Güz, bu kente çok yakışır da ne zaman geleceği pek belli olmaz. Kimi, uzun ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir yaz
mevsimini bölüverir en ince yerinden. Kimi, kara kışlar ortasında saatleri geri çevirir birden. Sokakları yağmur kokan
kentin bir aralığında, akşamlar aniden bastırmaya başlar.
C) Felaketimizin kaynağı kültür yokluğudur. Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak; kalbin daha hassas, kanın
daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. Harami mağaralarının kapılarını değil, hükümdar
hazinelerinin kapılarını açın, kitap okuyun!
D) Bir “Bitkiler ve Hayvanlar Ansiklopedisi” diye kaleme alınan ve asıl adı “Kitâb-ı Nebâtât ve Hayvânât” olan ansiklopedi,
bugün Millet Kütüphanesinin raflarını süslemeye devam ediyor. “Peki, böyle bir kültür hazinesi şimdiye kadar niçin Türk-
çeye çevrilmedi veya olduğu gibi yayınlanmadı?” diye bir soru sormaya hazırlanıyorsanız hemen cevabını vereyim: Daha
önemli işlerimiz (!) vardı.
3. Dışarıdan gelen müzik sesine aldırmadan çalışıyordu Hasan odasında. Önünde üst üste konulmuş ders kitap-
ları, elinde bir kâğıt bir de kalem… Yetiştirmesi gereken bir ödev vardı. Eğer ödevini istediği gibi yapamazsa içi
rahat etmezdi.
Bu parçada aşağıdaki hikâye unsurlarından hangisi yoktur?
A) Olay B) Kişi C) Yer D) Zaman
145